Dostlar bugün hayır oyu verecek kesimi şeytan terörist gibi sınıflara sokan hükümet hayır cephesini ülkeyi bölmek ve parçalamak istediği hususunda beyanı var. Lakin bilmekteyiz ki dönemin başbakan yardımcısı olan sayın Yalçın Akdoğan Başkanlık sistemi ile ilgili Öcalan elinde imkanı olsa hayır diyen HDP'li vekilleri sopa ile kovalar sözüyle bir kez daha Öcalan'ın Başkanlık sistemine evet dediğini beyan etmiştir. Bunlar sadece bir-iki açıklama. Lakin bunlarla ilgili haddinden fazla belge ve bilgi mevcut kamoyunda. Her gün havuz medyası tarafından bir nimetmiş gibi anlatılan başkanlık sistemi adeta hükümete yalakalıkta sınırları zorlayan bir hal almıştır. Tek küçük bir soru şudur ki: Hükümet döneminde belki de bir ilk olan hali hazırda bulunan Başbakanın Başbakanlığı süresince saraydan verilen talimatlar doğrultusunda görevleri elinden alınmış ve ardından Başbakan görevinden alınmıştır. Cumhurbaşkanlığı döneminde kendi atadığı Başbakanı görev ve yetkilerini elinden alan saray "Evet" denilmesi halinde üzerine giyeceği dokunmazlık zırhıyla ülkede istediği gibi hareket edip ülke gidişatını bugün olduğu gibi kendisi belirleyecektir.
Saray süresince halkın ne giyeceğine, kaç çocuk yapacağına, ne yiyip-içeceğine karar verenler "Evet" denilmesi halinde ülkede ne gibi bir özgürlük getirebilir diyede düşünmeden edemiyor insan! 15 temmuzda hain darbe girişimi esnasında kandırıldık, Allah bizi affetsin diyenler süreç sonunda OHAL'i kendine kalkan edinir bir tutumla çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile halka hayatı zindan edip yargı bağımsızlığını tehdit eder oldu. Bugün kendisine karşı muhalif kim varsa bir şekilde baskı altına alan saray şimdilerden kendini "Evet" çıkacağına hazırlamıştır. Bu sebepler sadece bir kısmı "Hayır" demek için.
Unutmasınlar ki sandığa giderken şu düşüncelerle gideceğiz:
"Elbet vardır bir bildiği bu çocukların kolay değil genç yaşta ölmek. Bir gün bir nar ağacının dibinde bir başka çocuklar yine TÜRKİYE'yi konuşacaklar ve bu çocuklar bizim yılmaz güvencemiz olacaklar. Kimisi Mustafa, kimisi Kemal, kimisi Ömer, kimisi Halis, kimisi Berkin, kimisi Deniz, kimisi Erdal, kimisi İbo, kimsi Mazlum, kimisi Ali, kimisi Ömer, kimisi Ceylan, kimisi Halide, kimisi Zübeyde, kimisi Ali Rıza, kimi Nazım, kimisi Aziz, kimisi Bahriye, kimisi Uğur, kimisi Metin, kimisi Gaffar, kimisi Kubilay, kimisi Seyit Onbaşı olacak. Unutmasınlar ki, İzmir'de ilk kurşunu sıkacak belki Tahsin olacak, belki Hasan Hüseyin ya da Sinan, umut olacak aydınlık için demokrasi, kardeşlik ve vatan için en HAYIR'lı evlat olacaklar. Dar ağaçları sonları olsa bile vatan en HAYIR'lı, en kutsal değerdir deyip cepheden cepheye koşacak yalın ayak çırılçıplak söz konusu vatan ise gerisi tefferuat olacak. Herşey bir tek şey olamaz. Bizim yiğit çocuklar ülkelerini terk edip İngiliz sığıntısı olamazlar. Olmaz bizim yiğit çocuklar, bizim ne satacak bir devletimiz, ne onun bahçesinde yetişen bir evlatlarımız varolacak! Dün nasıl söz verdiysek vatan için ölmeye ta Samsun'dan Ankara'ya sözümüz özümüzdür. Mustafa Kemal Atatürk ışığında, İzmir marşlarıyla yaşasın Tam Bağımsız Demokratik Türkiye şiarıyla haykırıyoruz sonuna sonsuza kadar 17 nisan sabahı yazacak bütün gazeteler korkmadan yıkılmadan kaybettiğimiz onurlu gazeteciler adına, 17 nisan sabahı ezilen cübbeler tekrardan giyilecek. Bilim en büyük çizgimizdir deyip akademisyenlerle çağdaş bir devlet olma yolunda okulları olup da öğretmeni olamayan okullarda bayram olacak kaybettiğimiz tüm değerler adına... Haykırıyoruz, haykıracağız
KAHROLSUN İSTİBDAT YAŞASIN HÜRRİYET
YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE
ENGİN TAŞ
CHP Konak Gençlik Kolları
Eğitim Sekreteri